Yürütücü: Fatma Gök
Katılımcılar: Mario Novelli, Fatma Gök, Birgül Kutan-Adnan Çelik
Neogramşiyan (neo-Gramscian) organik kriz ve karşı-hegemonik mücadele sahasının inşa edilmesi perspektifi çerçevesinde geliştirilecek olan bu oturum; 2011 yılında Kürt Özgürlük Hareketi ile Türkiye sosyalist hareketinin, tarihi çok daha gerilere götürülebilecek olan birlikte mücadele çabalarının, ortak bir kongre etrafında birleştirilmesiyle sonuçlanması sonrasında kurulan Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) mücadele yoluyla öğrenme ve bilgi üretme stratejilerini ele alıyor. Oturuma konu olan araştırma, Ocak 2018’den beri Sussex Üniversitesi koordinatörlüğünde yürütülen ve Türkiye’den Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) de dahil olduğu, dünyadaki karmaşık ve çatışmalı ortamlarda sosyal hareketlerin mücadele yoluyla bilgi birikimi, strateji geliştirme ve sosyal adalet temelli barışın sağlanmasında ne gibi öğrenme deneyimleri geliştirdiğine odaklanıyor. 2018-2019 yılları arasında yapılan Türkiye’deki saha araştırması; yarı-yapılandırılmış bireysel görüşmeler, odak grup toplantıları, çalıştaylar ve medya taraması üzerinden HDK’nin mücadele yoluyla nasıl öğrendiğini, neyi öğrendiğini ve bu öğrenmenin faşizm koşullarında bir karşı-hegemonya kurma mücadelesine ve Türkiye’deki kapitalizmin genel bir organik krizinin karşı çıkışına etkilerini araştırıyor.
Modernitenin iki kurucu kutbu olan politik ve ekonomik alanlar 19. Yüzyılın sonlarından bu yana döngüsel olarak krize girme eğilimindeler. Gramsci’nin Hapishane Defterleri’nde, odaklandığı savaş sonrası demokrasi krizi, siyasi partilerin krizi, cumhuriyetçi kurumların otoritesinin krizi, apolitizmin toplumsal beden içindeki yayılması, parlamentonun prestijindeki düşüşe benzer fenomenler günümüzdeki organik krizde de benzer bir şekilde yeniden ortaya çıkıyorlar (Nardis ve Caruso, 2011). Bu bağlamda Hem Türkiye’de hem de genel olarak dünyada içinden geçtiğimiz dönemi tanımlayan en belirgin özellik bir kriz anına işaret ediyor olmasıdır. Kriz kavramı çok katmanlı ve çok anlamlı bir içeriğe sahip olsa da her şeyden önce bir yönetilemezlik durumuna, verili sosyal, politik veya ekonomik düzenin yeniden üretiminin zorlaşmasına; karşıtlık ve fırsatlar alanında yeni iktidar ilişkilerinin ortaya çıkmasına göndermede bulunur (Bozarslan 2015: 17).
Antonio Gramsci, 1930’larda Avrupa’da yükselen faşizmin koşullarında, kapitalist sistemin “organik krizi”nden şöyle bahsediyordu: “Kriz tam olarak eskinin ölmesi ve yeninin doğamamasına dayanmakta. Bu fetret devrinde çok çeşitli marazi semptomlar ortaya çıkar” (Gramsci, 1977: 137). Gramsci’ye göre kriz, kendisini ekonomik, politik, sosyal ve kültürel boyutlarıyla göstermesi anlamında organikti ve aynı zamanda bu kriz kendi başına bir fırsattı da, zira sistemin artık çalışmadığını ve değiştirilmesi gerektiğini gösteriyordu. Bu nedenle zorluk, ekonomik, politik, sosyal ve kültürel alanlarda çözümler içeren yeni ve radikal bir anti-kapitalist modele dayanan alternatif bir “organik” çözüm oluşturmaktı. “Her devrime yoğun bir eleştiri emeği, kültürün ve fikirlerin insan kitleleri arasında yayılması eşlik ediyor” diyen Gramsci, bunun için de alternatif bir karşı-hegemonik fikre bağlı olan ve bunu daha geniş kitlelere kolayca ifade edebilecek, strateji oluşturabilecek ve aktarabilecek olan “organik entelektüellerin” önemli rolünden bahsetti (Gramsci, 1977:12). Fakat Gramsci bu işlevi sıklıkla mekanik ve tek yönlü olarak tasvir ederken, bir başka etkili Marksist pedagog Paulo Freire daha sonra bu sürecin çok daha diyalektik bir kavramsallaştırmasını sağlayacaktı.
Freire’ye (2000) göre, gerçek pedagoji monolog değil öğreten ve öğrenen arasında diyalog temelli süreçtir. Bu nedenle liderler aktivistlere sadece ne yapacaklarını söyleyerek mutlu olmamadırlar. Ezilenlerin pedagojisi birlikte ve birbirilerinden öğrenme yoluyla bir özgürleşime yol açmalıdır. Freire’ye göre pedagoji asla “tarafsız” olarak da anlaşılamaz; tam aksine rekabet halindeki siyasi projelerin hizmetine sunulan bir süreçtir. Dolayısıyla halk eğitimi, eşitsiz yapılara meydan okumak için zorlu bir mücadele sürecinin araçlarından biri olarak görülmeli ve merkezinde “halk” sınıflarının çıkarlarına ve onların toplumsal hareketlerine temel bir bağlılık olmalıdır. Bu dolaysız organik ilişki “örgütlenme”nin kendisinin halk eğitiminin gerçekleştiği bir “okul” olduğu anlamına gelir (Kane, 2001, s.13).
Sürmekte ve günden güne derinleşmekte olan organik krizin aşılması, kapitalizm sonrası eşitlikçi bir politik ve ekonomik demokrasiyi biçimlendirebilecek uygulamalar ve sosyal perspektiflerin içerileceği bir tarihsel karşı-hegemonik blok yaratılmasına bağlıdır (Carrol, 2010). Neoliberal kapitalizmin organik krizi böyle bir atılım için açıklıklar yaratmakta, derinleşen toplumsal ve çevresel ekolojik kriz ise bunu acil bir zorunluluk olarak dayatmaktadır. Bu oturum, HDK’nin hem küresel hem de Türkiye ölçeğindeki kapitalizmin güncel organik krizinin zorlukları karşısında, alternatif bir karşı-hegemonik güç oluşturmak için, formel, enformel, spontane ve kasıtlı olarak geliştirdiği “yoğun eleştiri emeğini” ele alıyor. Bunu yaparken de ortaya çıkmakta olan bu karşı-hegemonik bloğun karmaşıklığını savaş ve barış, ataerkillik, farklı mücadele gündem ve önceliklerinin kesişimselliği, kimlik ve sınıf gibi değişkenler konfigürasyonunda oluşan zorluklarla baş etme ve bunları fırsata dönüştürme çabaları temelinde sahaya dayalı ampirik verilerle analiz ediyor.